Bazı
kahveler seni karşılamaya gelir.
Nazikçe gülümseyip, “Merhaba, ben Honduras’tan geldim” falan der.
El Indio öyle değil.
O zaten orada durmuş, seni süzüyor. “Demek beni içmeye layık olduğunu
düşünüyorsun?” bakışıyla.
Bu kahve kendine PR yapmaz.
2100 metrede büyümüş, el emeğiyle toplanmış, natural işlenmiş.
Yani özgeçmişinde filtre yok.
Ne olmuşsa olmuş, o hâliyle geliyor sana. Ve bunu senin takdirine değil, kendi
tavrına bağlıyor.
Portakal, kırmızı meyve, bitter çikolata, fermente bir kıvraklık…
Ama bunlar sana güzel tatlar sunmak için sıraya girmiş notalar değil.
Bunlar seni terletmek için pusuda bekleyen sürprizler.
Birini bulduğunu sanırken diğeri gelip kafana vuruyor.
El Indio iç geçiren değil, ses çıkaran bir kahve.
Klasik “güzel bir içim” arıyorsan, yolu yanlış saptın.
Bu kahvede konfor yok. Ama karakter var, netlik var, lafı dolandırmadan gelen
dürüst bir yumruk var.
Yan Devamını Göster